30 Mart 2015 Pazartesi

ÇUVAŞÇA S HALAÇÇA Y TÜRKÇE - ÜZERİNE

Türkçe y- - ~, Halaçça h-, Çuvaşça s -, y-, v- Üzerine
Emine Ceylan
(Ankara)
ilk Türkçe ve Ana Türkçe *y- foneminin Çuvaş-Türk dillerinde çok çeşitli
gelişmeler gösterdiği, ayrıca Genel Türkçede bir y- r-' (LJ durumu olduğu da
biliniyor. Bu konu zaman zaman araştırmacılarca incelendi. Bunlardan biri
de G. Gülsevin'in "Türk Dilinde Kelime Başı Ünsüzü Üzerine" adlı
çalışması. .
Sözkonusu çalışmadR, Genel Türkçe y- --' (lJ, Halaçça h- ve Çuvaşça s-,
y-, v- bulunduran sözcükler karşılaştırılmış ve şu sonuca varılmış: Halaçça
h-'ler yalnız *p-'den gelmez. Halaççaya göre daha eski bir dönemde Ana
Türkçe' den kopmuş olan Çuvaşçadaki (?) s-' li biçimler bunun kanıtıdır. Bir
h- > s- olayı düşünülemez ama bir s- > h- değişimi mümkündür (s. 197).
Varılan tek sonuç bu değil. Diğer bir sonuç -çok açık biçimde belirtilmiş
olmasa da- bu birincil s- foneminin Çuvaşçada "kök ünlüsünün" durumuna
göre değiştiği, düz ünlii1 i'>1'"rıen önce y-, dudak ünlülerinden önce volduğudur
(s. 198).
Gülsevin, tezini öncelikle Çuvaşça s-'li biçimler üzerine kurmuş (Halaçça
h- ve Genel Türkçe y- --' (lJ'a karşılık). Doerfer'in, Halaçça h-'lerin tümünü
*p-' ye götürmesinin yanlış olduğunu ve bu yanlışın da Halaçça h- =
Çuvaşça s- denkliğinin belirlenmemiş olmasından kaynaklandığını öne
sürüyor (s. 180, 197).
Böyle bir karşılaştırmada bugünkü Çuvaşça verilere dayanılarak
varılacak sonuçlar çok sağlıklı olmayacaktır. Çuvaşçanın özellikle
Macarcaya verdiği ödünç sözcükler çoğu zaman kendi tarihsel ·ses gelişimine
de ışık tutar. Ayrıca Tuna ve Volga Bulgarcası veriler ile Çuvaşçaya girmiş
ödünç sözcükler de üzerinde durulması gereken kaynaklardır. Bu yazının
amacı, Gülsevin'in tezi üzerinde kesin doğrular öne sürmek değil, yalnızca,
Çuvaşçanın söz konusu olduğu bir araştırmada, İncelenmesi,
değerlendirilmesi, yorumlanması gereken daha ne kadar çok sorun ve

sonuçlandırılması gereken ne kadar çok tartışma konusu olduğu üzerine bir
deneme hazırlamaktır.
Öncelikle, Gülsevin'in tezini üzerine kurduğu Halaçça h- = Çuvaşça sdenkliği
için bulabildiği altı sözcükten dört tanesinin etimolojileri üzerinde
durmak istiyorum:
ı. s. 181'de Tü. yarın "yarın", HaL. hieri "geç, sonraki zaman, akşam"
sözcükleri Çuvaşça sir "gece" (sar - ser biçiminde yazılmış) ile
birleştirilmiştir. Gülsevin bununla ilgili olarak Paasonen 140'ta sar - ser
"gece" ve 141' de sarla - sorla "geceleyin" biçimlerinin olduğunu
belirtmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Paasonen' de yalnız s.
140'ta ve yalnız sir, sBr "gece" ve sirle "geceleyin" biçimleri vardır.
Sözcüğün etimolojisine gelince; Çuvaşça sir önce Ramstedt (1957: 77) ve
Rasanen (1949: 189) tarafından ET yırı, yır, ır "kuzey" sözcüğü ile karşılaştırılmıştır.
Anlam açısından zayıf olan bu etimoloji yerine Serebrennikov
ve Adamovic tarafından önerilen etimoloji daha doğru görünmektedir.
Serebrennikov (1966: 65) Çuvaşça sir' i Çeremişçe yüt "gece" ile
birleştirmeye çalışmıştır. Adamovic (1985: 74-75) Serebrennikov' dan söz
etmeden Çer. yüt < Eski Çer. *yü8> Çuv. sir gelişimini kesin bir çözüm
olarak sunmuştur. Paasonen'deki sBr biçimi de bunu destekler. Ona göre
ödünçleme 13. yüzyılda olmuştur ve bu dönemde Çeremişçe -8 fonemi -t'ye
değişmediği gibi Çuvaşça *8> r değişimi de sona ermemiştir.
2. Yine s. 181 'de Tü. yaz-, az- "yanılmak, hata işlemek, azmak", HaL.
haaz- eylemleri Çuvaşça sıl'ıh "günah" ile birleştirilmiştir. Bu birleştirme
yaygın bir kanı olsa da kesin değildir. Çuvaşça biçimin sırıh olması
beklenirdi. Çuvaşçada bir -r- > -1- değişimi için başka kanıt gösterilemez.
Kendisinin de belirttiği gibi Çuv. sıllh'ı Tuhfe.' deki ilik "suç" sözcüğüyle
birleştiren göıüşler de vardır (Eren 1972: 258).
3. s. 182'de Tü. amul "sakin, uslu" ve HaL. havul "sakin, sessiz, ıssız"
sözcükleri Çuvaşça sımll "hafif' (samalolarak yazılmış) ile birleştirilmiştir.
Ayrıca Çuvaşça sımıl' ın Eski Türkçe yÜlJül "hafif' ve HaL. yilJil ile de ilgisi
olabileceği belirtilmiştir.
Çuvaşçada -lJ - > -m- değişimi dudak ünlüleri komşuluğunda
gerçekleşmiştir. Sözcüğün Eski Türkçe biçimlerinde dudak ünlüsü yoktur:
Uyg. yilJil. Bu durumda Çuvaşçada sınıl beklenirdi. Ancak Orta Türkçede
dudak ünlülü veriler çoktur: NF YÜlJül, Sey.Ser. yÜlJül, Tuhfe. yÜlJül - yilJil
(Fazılov 1966: 559); Seng. yÜlJül - yelJil (Clauson 1960: 347 r). Çuvaşça
sımıl biçimi, Yegorov (1964: 207), Rasanen (1969: 198) ve Doerfer (1973:
175) tarafından yine Çuvaşça sım "yün, saç" « *yillJ; MK yillJ; Tuhf.
yüvün, Tat. yon, Bşk. yön, Nog. yun ay.) sözcüğüne örnekserne ile

açıklanmıştır. sımıZ "yün gibi hafif' (!). Hovdhaugen (1972: 208) ise eski
biçimi *yelJüZ olarak tasarlamaktan yanadır.
Çuvaşça için her iki çözüm de olasıdır. Dudaksıllaşma Eski çuvaşçada,
diğer Türk dilleriyle aynı dönemde gerçekleşmiş görünmektedir. *LJ > m
değişimi Çuvaşçada oldukça yakın bir dönemde ortaya çıktığı için, bu dö-
nemden önce dudaksıllaşmanın gerçekleşmiş olduğu rahatlıkla düşü­
nülebilir.
4. s. 180, 182-183'te "yorulmak" anlamındaki Tü. iir- ve HaL. hiirsözcükleri
Çuv. sıvır- ile birleştirilmiş ve Çuvaşça sözcüğün anlamı
"yorgunluktan bitap düşmek" olarak verilmiştir. Gülsevin' in kullandığı
Paasonen'in sözlüğü de (1950: 142) dahil olmak üzere hiçbir Çuvaşça
sözlükte sıvır-'ın bu anlamı yoktur. Sözcüğün "uyumak, uyuşmak" anlamları
verilmiştir. Ancak Paasonen, Çuvaşça sözcüğün kökeni konusunda
karar verememiş, Tat. çayra- "yorgunluktan bitap düşmek" ile karşılaştırmış
ve bunu da soru işareti ile vermiştir.
Sözcüğün hem anlam, hem de ses açısından uygun olan etimolojisi Tekin
(1975: 196) tarafından yapılmıştır:
Çuv. sıvır- "uyumak"< *yuwur- < *yuwru- < *yürı- < *iidı- = Tü.
(Uyg.) uudı-, uwdı- ay., Uyg., MK, Yak. ii "uyku".2

Araştırmada göz önüne alınması gereken sorunlar:
ı. Çuvaşça bir r i i dilidir ve bir z i Ş dili olan Ana Türkçeye değil, Ana
Çuvaşçaya, oradan da bir r II dili olan İlk Türkçeye gider.
2. İlk Türkçenin ilk döneminde Ana Altayca *p- fonemi bu biçimde ya da
h-' ye değişmiş olarak zaten korunuyordu ve Eski Çuvaşçaya da h- olarak
geçmişti. Bunu Macarcanın Eski Çuvaşçadan almış olduğu ve söz başında
h- bulunduran bir sözcükten anlıyoruz:
Mac. hurok "ilmik, halka, düğüm, tuzak" < EÇuv. *huru~ < *purlr-a =
MK uru~ "ip, urgan", Alt., TeL., Sag., Şor uru~ "atlan yakalamak için kullanılan
İlmikli sınk", Kırg. ~urı~ ay., Tuv. uru~ "ilmikli ip" ay. = OMo.
huraqa "yakalama ipi, tuzak, cendere", Mo.(Halha) urga, Ev. hur~a "tuzak,
kapan" = Ma. juça ay. < *jur~a < *pur~a; Go. poy~a II kuş tuzağı" <
*pur~a.
3. Türk dillerinde y- ile ya da y-' den gelişen ünsüzlerle (c- ç-, j-, S-, s-)
başlayan sözcükler, Moğolca ve Mançu- Tunguzcada birincil d-, C-, y-, n-,
n- ile başlayan sözcüklere denk gelirler. Yani Moğolca ve Mançu-Tunguzca,
Ana Altayca d-, C-, y-, n-, n- fonemlerini korurken, İlk Türkçenin ikinci
döneminde bu fonemler y-' ye değişmişlerdir. Söz konusu fonemlerin İlk
Türkçenin birinci döneminde korunmakta olduklan İlk Türkçeden Macarcaya
geçmiş olan bir sözcükteki n- foneminden anlaşılıyor: Mac. nyar [nar]
"yaz" < İT * nar; Çuv. sur "yaz" < *car < *yar < *nar; Trkm. yaz, Yak. sas
"yaz", Mo. niray "yeni doğmuş, taze" < *nar-ay; Ma. narbun "taze, yeşil",
Ko. nyerim "yaz". İlk Türkçenin son dönemlerinde, henüz r ve z dilleri
aynlmadan *d-, *c-~ *y-, *n-, *n- fonemleri y- ile kanştışından, Macarca
nyar sözcüğü ancak Ilk Türkçenin birinci döneminden ödünçlenmiş olabilir.
4. Çuvaşça s-'nin birincilolduğu ve Halaççada h-'ye değiştiği tasarlanıyorsa,
ty- foneminin Çuvaşça s-'ye değişme sürecinin, hem Çuvaşçanın
ödünç verdiği ve aldığı sözcüklere, hem Tuna ve Volga Bulgarcasına, hem

de bugünkü Çuvaşça gösterirnlere nasıl yansıdığı dikkate alınmalıdır. İlk
Türkçe ve An~ Çuvaşça *y- foneminin bir d "- > c- aşamasından geçerek solduğuna
ilişkin kanıtlar vardır· 3 Bunlan şöyle sıralayabiliriz:
4.1. Tuna Bulgar Yazıtıannda
Bu yazıtlarda görülensöz başı /)..-, c- ünsüzüne benzer, öndamaksıl bir
d "- fonemini göstermektedir. /)..- ile başlayan iki sôzcük belirlenmiştir:
a. TB M1/\OM dilom "Yılan (l2 yıllık dönemin altıncı yılı)", TT yılan
"yılan", Kırg. cılan, Kzk. jılan, Tuv. çılan, çuv. silen ay. (Ramstedt 1922:
9, Rasanen 1949: 185, Prİtsak 1954: 234, Tekin 1987a: 14).
b. TB LlliAR dvan "At (12 yıllık dönemin yedinci yılı)", ET yunt, MK
yund "at, adar" < *yün-t (Tekin 1987a: 18).
4.2. Tuna B ulgarcasından Ödünçlenmiş Macarca Sözcüklerde
a. Mac. diô [dio] "ceviz" < gyivô < *cigag, MK yaga~ "ceviz", Çağ.
yalJa~, yalJag, Kırg. ca1Jga~ ay., Mo. ci'aq (Rasanen 1949: 185, Ligeti 1961:
30, Tekin 1987a: 14).
b. Mac. disznô [disno] "domuz" < gyisznô < *cisnag < *yışnag; Çuv.
sısna ~'domuz" < *sisna <: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">1949: 185, Ligeti 1961: 30, Rona-Tas 1982a: 109, Tekin 1987a: 14-15).
c. Mac. gyeplö [cepıo] "iplik" < *diplig < *ciplig < *yiplig; Çağ. iplik,
yiplik "ip"; TT ip, Çuv. sip ay. (Gombocz 1912: 78, Rasanen 1949: 185,
Menges 1968: 92).
4.3. Eski Çuvaşçadan Eski Kilise İslavcasına Geçmiş Bir Sözcükte
L\OXbTOP doh'tor "yastık" < TB *cohtar < *co~tar < *cogdar; MK yogdu,
cogdu "devenin çenesi altındaki uzun tüyler", Tuv. çogdur, Kırg. cogdoray.;
çuv. szDar "yastık"; Mo. cogdur, cogdar < Tü. (Tekin 1987a: 14).
4.4. Bizans Kaynaklannda
L\{Xfx dayıb "Yayık (Uralırmağının Türkçe adı olan Yayık'ın Grekçe
yazılışı)" (Ramstedt 1922: 9, Poppe 1927a: 102, Rasanen 1949: 185, Pritsak
1954, Tekin 1987a: 14).
4.S.Toharistan'daki Türklere Ait Bir Ünvanda
~~ d'abguya ya da cabguya "Tabari tarafından tesbit edilmiş, 7.
yüzyıla ait bir ünvan" (Poppe 1927a: 102).4
4.6. Volga Bulgarcası verilerde, d /- foneminin ötürnlü katışık c-' ye
değiştiği açıkça görülmektedir:
VB J4- cal "yıl" « *yiil) = çuv. sul = GT yiiş.


<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
VB )~ cllr "100" «*yllr) = Çuv. sir = GT yllz (Pritsak 1954, Tekin
1988: 28).
Doerfer (1975-76: 28), *y- foneminin Volga Bulgarcası dönemine kadar
korunmuş olduğunu öne sürmüştür. Bununla ilgili tek kanıtı da Macarca ir-
[ır-] "yazmak" sözcüğüdür. Etimolojisi çok tartışılan bu sözcük için,
Doerfer şöyle bir gelişme göstermiştir: Çuv. *yfr- > Mac. *yir- > ir- . Yani,
sözcük Macarcaya y-' li olarak girmiş ve Macarcada y- düşmüştür. Lako' ya
göre, Macarcada i önünde y- yitimi kurallıdır: Mac. iv- "içmek" < Fin-Ugor
*yiv- vb. (Doerfer 1975-76: 28). Ancak bu durumda, Macarcada önce bir a
> 1 > i değişimi olduğunu kabul etmek gerekir. 5 Oysa, Macarcada a
ünlüsünün gelişimi henüz çözülememiş bir sorundur.
5. Macarcaya girmiş olan Eski Çuvaşça ödünç sözcükler birincil fonemin
s- olduğunu göstermiyor. ilk Türkçe *y- foneminin Macarcadaki Eski Çuvaşça
ödünç sözcüklerde gösterimi oldukça çeşitlidir. Bu açıdan Poppe6
(1960: 145), Eski Çuvaşçada üç, Rona-Tas7 (1982b: 135-136) iki ayn diyalektin
varlığını düşünmüşlerdir. Bugünkü Macarcada dört ayn gösterim vardır:
5.1. GT y- = Mac. ~
a. Mac. ir- [ır-] "yazmak" < EÇuv. *yır- < *yar-; Çuv. sır- "yazmak";
GT yaz- ay. (Poppe 1974: 139; Doerfer 1975-76: 28).
b. Mac. iro [irö] "yağ" < EÇuv. ırag; Uyg. yad- "yaymak"; MK yad-,
yat- "döşernek, yaymak, sermek"; Çağ. yay-; Trkm. yiiy- ay.; Bşk. ya d-
"yağ yapmak"; Tat. yaz- "düzeltmek, yaymak", may yaz- "yağ çalkalamak,
yayıkta çalkalamak" .
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
5.2. İT n- > Mac. ny- [6.-] (Bu durumda tek sözcük vardır. bkz.
yukarıda.)
5.3. GT y- = Mac. gy- [c-]. En sık görülen durum budur. Ör.
a. Mac. gyur- [cür-] "yoğurmak" < *cugur-; Çuv. sır- "yoğurmak"; GT
yugur- ay.
b. Mac. gyekeny [ceken] "sandalyesazı kamış" < *ceken; Çuv. çakan
"saz, hasır otu"; MK yiken "hasır yapılan kovalak otu".
Poppe (1960: 141), gy-'li Macarca söcüklerin aslında Türkçe y-' li
biçimlerden türediğini öne sürmüştür. Ligeti (1961: 28) ise, Macarcanın
sesbilgisi tarihinde *y- > gy- değişimi olmadığını, gy-'li sözcüklerin *y- >
j- > s- değişiminin orta aşamasından ödünçlendiğini öne sürerek Poppe'yi
eleştirmiştir.
5.4. GT y- = Ma. sz- [s-]. Birkaç sözcükle sınırlı olan bu gösterim
uzun tartışmalara yol açmıştır ve kesin bir çözüm bulunamamıştır. Ör.: z. a. Mac. szel [sel] "yel, nfgar"; Çuv. sil; TT yel ay.
b. Mac. szöllö [s8118] "üzüm tanesi" <*szödlö - *szörlö; Çuv. sirla
"çilek"; TT çilek ay.
Macarcanın farklı dönemlerden veya farklı diyalektlerden ödünçlernede
bulunduğu gibi yaygın görüşler dışında, son zamanlarda çuvaşçadaki *y- >
s- değişiminden bağımsız, Fin-Ugorca bir *s- foneminin bu farklı
gösterime neden olduğu görüşü ağırlık kazanmaktadır (krş. Pa~16 1961a:
128-135, R6na-Tas 1982b: 135-151).
Pallo (l96la: 129) Macarca sz-'nin, *s-'li Türkçe biçimleri yansıttığını,
bu *s-'nin de (Fin-Ugorca *s- fonemi Macarcada henüz korunurken),
Türkçeden yapılan ödünçlemelerde, söz başı c- « y-)'nin * s- ile
gösterilmesi sonucu ortaya çıktığını göstermiştir.
R6na-Tas (1982b: 136) da Macarca sz-'li ödünç sözcüklerin, Çuvaşça s-
'nin 9. yüzyılda veya daha önce varolduğunu kanıtladığını, Volga
Bulgarcası c-'nin ise 14. yüzyılda ortaya çıktığını belirtmiştir.
6. Modern Çuvaşçada da y- 'ye karşılık yalnız s- yoktur (bkz. s. 4,
dipnot 5 ve Ceylan 1993: 69-72)
7. "Ana Türkçedeki bir kelime başı ünsüzünün lehçe ve şivelerimizdeki
şekilleri üzerine yaptığım bu çalışmada ortaya çıkan ses denkliklerini
aşağıda vereceğim. Düşündüğüm bu ünsüz, muhtemelen kelimelerin kök
ünlülerine göre (özellikle Çuv.'da) değişik seyirler göstermiştir" (s. 198)
alıntısında anlatılmak istenilen, Çuvaşçada düz ünlülerden önce y-,
dudaksıl ünlülerden önce v- bulunduğu ise ve Halaçça h- / Çuvaşça s-, y-,
v- denkliğinde birİncil fonem s- sayılıyorsa (s. 197, madde 4) y- ve v-'nin


Çuvaşçada sesbilgisel koşullar altında s-' den türediği gibi bir sonuç ortaya
çıkıyor. Bu sonuca varmadan Çuvaşça y- ve v- fonemlerinin tarihsel
gelişimine göz atmak gerekir. Özellikle v- ünsüzü çok sayıda araştırmacının
ilg~siniçeken bjr konu olmuştur. Her iki ünsüzle ilgili bilgiler şöyle
sıralanabilir:
7.1. v- Ünsüzü
7.1.1. Çuvaşça v-'nin birincilliği Radloff tarafından da öne sürülmüştü
(1882: 167). Ramstedt (1922: 14), Aşmarin (1898: 78) gibi sözbaşı
ünlünün Çuvaşçada gradual glottid ile bulunduğunu, v-'nin bu nedenle
ortaya çıktığını ve kendisinden sonraki ünlüyü düzleştirdiğini öne
sürmüştü. Rasanen (1920: 54, 1949: 194), sözbaşı dudaksıl ünlünün
yarılması sonucu v- + düz ünlü durumunun ortaya çıktığı görüşündeydi.
Ligeti (1938: 181-195), olayı ünlü uzunluğuyla açıklamak istemiştir. Ancak
bu doğru değildir. Çuvaşçada kendisinden önc_e v- bulunmayan dudaksıl
ünlü çok azdır. Ör. ıvll "oğul" < *ogul. Bu gibi durumlarda düzleşmenin vtüremesi
olayından önce gerçekleştiği anlaşılıyor, krş. VB avıl "oğul".
Pallô (1961 b: 33-44) v- türemesini ünlünün niteliğiyle açıklamaya
çalışmıştır. Baskakov (1952: 54-55), v- ünsüzünü eski bir ünsüzün izi
olarak düşünmüştür. Serebrennikov (1966: 57-65), v- ve y- öntüreme1erinin
birkaç sözbaşı ünsüzün inkursion'ından ötürü ortaya çıktığını öne
sürmüştür.
7.1.2. Bugün Çuvaşçada v- öntüremesiile görünen sözcüklerin
Macarcaya geçmiş eski biçimleri ünlü ile başlamaktadır. Ödünçleme
döneminde v-'nin henüz ortaya çıkmadığı, s- ya da başka bir ara ünsüz
bulunmadığı da açıktır. Ör. Mac. ökör "öküz" < EÇuv. *ökür > Çuv. vıGır
= GT öküz ay. Bu konudaki tek ayrıksı örnek olarak şu sözcük
gösterilebilir:
Mac. valyu [val'ii] "su kabı" EÇuv. < *oLuJr- > çuv. (Paas.) yıvıs vuU[
"ağaç gövdesi",(Aşm.) vuZl "ağaç gövdesi"; MK oLuJr- "oluk, yalak; küçük
kayık" .
7.1.3. Tuna ve Volga Bulgarcasında v-'li örnekler çoktur: Ör. TB,VB
veçim "üçüncü"<*üç-im; Çuv. viZ[m "üç"; GT üç "üç ", VB viin "on" <
*on> Çuv. vunı; MK, Trkm. on ay.
7.1.4. Çuvaşçaya girmiş olan ödünç sözcüklerde de v- ünsüzü ortaya
çıkmıştır. Bu durum, türerne oluşuna ilişkin önemli kanıtlardan biridir. Ör.
Çuv. vırls "Rus" < Tat. urıs, Çuv. v[Ue "kovan" < Rus. Y.lleu ay., çuv.
v[Ce "kalça" < Tat. oça "arka, sırt", Çuv. vupkın "kötü bir ruh" < Tat.
. upJr-ın, Çuv. vuCah "ocağın iki ucundaki çukurlar" < Tat. uça~, Çuv. valak
"değirmen oluğu" < Tat. ulaJr- vb.


7.2. y- Ünsüzü
7.2.1. y- ünsüzünün Çuvaşçada düz ünlülerden önce görünüşü v- ünlüsü
kadar kurallı değildir. Örneklere bakıldığında y-'nin çoğunlukla kendisinden
sonraki ünlünün uzunluğundan ötürü ortaya çıktığı söylenebilir.
Birincil. kısa düz ünlü ile başlayan sözcüklerin başında y- görünmüyor. Ör.
Çuv. [ne "inek; dişi geyik" < *ilJek = TT inek ay., Çuv. ırı "iyi" <*arıg =
MJ>. ar g "temiz", TT arı ay. vb., fakat: Çuv. y[Ge "iğ" < *lk = MK ik,
ylk; Trkm.ık, Çuv. yal "halk; köy" < *ez = Trkm. LL "halk" vb.
7.2.2. Bugün çuvaşçada y- ile görünen sözcüklerin Macarcaya geçmiş
eski biçimlerinde y- yoktur. Ör. Mac. iker "ikiz" < EÇuv. ikir> Çuv. y[G[r
= TT ikiz ay.
7.2.3. y- türemesinin Çuvaşçada uzun .süre etkili olduğu, Ana Çuvaşça
*~- foneminin Volga Bulgarcası b- üzerinden sızıcılaşıp kaybolmasının ardından
sözbaşında kalan uzun ünlünün bir y- türetmesinden anlaşılıyor. Ör.
a. Çuv. yul- "kalmak" < *yal- < *ial- < *iil- < *biil- < *~iil- = MK ~iil-
"almak"; Trkm. giil-; Yak. biil- ay.
b. Çuv. yun "kan" < *yan < *ian < *iin < VB biin < *~iin = MK ~iin
"kan"; Trkm. giin; Yak. ban; HaL. ~aan ay.
c. EÇuv. *yunat "kanat" (> Çuv. sunat) <! *yanat < *ianat < *iinat <
*biinat < *~nat = MK ~nat "kanat", Trkm. giinat; Yak. ~ınat ay.
7.2.4. Çuvaşça sözcüklerde, birincil *y- yanında erken dönemde ortaya
çıkan türerne y- fonemi de s' ye değişmiştir:
a. Çuv. fınıh "un" < *yunu~ < *ünu~ (-u~ küçültme eki); MK, Trkm. ün
ay.
b. Çuv. sıvar "ağız" <*yawır < *iigır; GT agız ay.
c. Çuv. sıvır- "uyumak" < *yuwur- < *yuvru- < *yürı- < *üdı-; Uyg.
uudı-, uwdı-; GT uyu- ay. (Bu örnek yalnız Tekin 1975: 196'da)
Son olarak, bu makaledeki Çuvaşça sözcüklerin yazımına değinmek
istiyorum. Bu dile özgü kısa ı ve i ünlüleri, öndamaksıl s ünsüzü, ~'ya
karşılık gelen h sesi (O değil!) ve yarı ötürnlü ünsüzler yazıya yansıtılırken
kullanılabilecek seçenekler vardır. Ancak bir gösterirnin seçilip kullanılması
gerekirken hem bir kaç yöntem bir'Clrada kullanılmış hem de var olmayan
gösterimler verilmiş.
Ünlü Fonemlerin Gösterimi
ı. Çuvaşça kısa ı foneminin gösterirni: Çuvaşçada kısa ı fonemi için üç
ayrı gösterim kullanılır: L, li ve d. Modern çuvaşça-Rusça sözlüklerde li
biçimini buluyoruz. Gülsevin bu üç gösterirnin dışında bir yöntemle a


kullanmış. Bu durumda, çuvaşçadaki kısa l fonemi, açık *e foneminden
gelen a fonemi ile kanşmış. Ör.:
vadar "30" (s.187), doğrusu vıDır < *otur.
vagar "öküz" (s. 194), doğrusu vıCır < *ökür.
vara "tohum" (s. 195), doğrusu vırı < *urug.
yada" köpek" (s. 192), doğrusu yıDı < *ft.
Ayrıca bu gösterim de tutarlı değiL. İki örnekte kısa l için nedense e
kullanılmış:
§eneb, §anab "un" (s. 183), doğrusu §ınıh < *un.
venne "ID" (s. 193), doğrusu vunl, vunnl, vun < *i5n.
Kısa l için bir örnekte de hem i hem ı kullanılmış:
.fivar "ağız" (s. 197), .fıvar (s. 197, 198), doğrusu .fıvar < *agır.
Bu durumun matbaanın yetersizliğinden kaynaklandığı düşünülebilir.
Fakat dergide yayımlanmış diğer bir yazıda (A. M. Şçerbak'ın makalesi,
ss. 281-288) Çuvaşça sözcüklerin yazıçevrimi oldukça iyi verilmiş. Ayrıca
Gülsevin'in yazısının son bölümünde (s. 198), dört Çuvaşça sözcükte a
işareti kullanılmış. Ama ne yazık ki qirinde a yerine (.fıvar "ağız", doğrusu
sıvar), birinde i yerine (salan "yılan", doğrusu .fizen). Son iki örnekte doğru
kullanılmış: va gar "öküz", yavas "ağaç". Yani a işareti kullanılabilecekken a
'nın seçilme nedeni anlaşılmıyor.
2. Çuvaşça kısa i foneminin gösterirni: Bu fonem için de üç ayrı
gösterim kullanılabilir: i, e ve J. Burada Gülsevin'in, kısa ı'nın gösterimine
paralelolarak e'yi seçmesi beklenirken yine a fonemini seçmiş (çoğunlukla).
Böylece Çuvaşçada çok güçlü olan önlük-artlık uyumu da bozulmuş. Ör.:
viçagan "keskin" (s. 196), doğrusu viCiCin < *ötikün.
yarab "kötü bir ruh" (s. 185), doğrusu yirih < *ıdu/Ç-.
pilak "bel" (s. 184), doğrusu pilik < *beL.
talab "düş" (s. 184), doğrusu tiıik < *ti1l.
yagar "ikiz" (s. 192), doğrusu yiCir < *ekir vb.
Çuvaşça kısa i fonemi için üç örnekte de e (bir kez de a) kullanılmıştır:
pillek "5" (s. 184), doğrusu pilik < *beL.
ser, sar "gece" (s. 181), doğrusu sir < Eski Çeremişçe *yüb.
yüse "acı" (s. 177), doğrusu yüZi < *açıg.
3. Çuvaşça u fonemi yerine hiç ilişkisiz olarak e ve o kullanılmış:
ser- "yarmak" (s. 180), doğrusu sur- < *yar-.
seral- "yanlmak" (s. 180), doğrusu .fur'll- < *yarıl-.
.ferak "yarık" (s. 180), doğrusu ,§urık < *yaru/Ç-.
yeb- "akmak" (s. 191), doğrusu yuh- < *a~-.
venne "10" (s. 193), doğrusu vunl, vunnl, vun < *i5n.


veda "odun" (s. 186), doğrusu vuDı < *otun.
vot "ateş" (s. 187), doğrusu vut < *ot. Çuvaşça vot diyalektik bir
biçimdir. Çuvaş yazı dili Anatri ağzı üzerine kurulmuştur ve bu ağızda o
yerine u bulunur. o fonemi Viryal ağzına özgüdür.
4. Bir örnekte ikinci hece e'si a ile karşılanmıştır:
valas- "paylaşmak" (s. 197), doğrusu vales- < *f1leç-.
5. Çuvaşça a fonemi yine ilişkisiz olarak a, e ve u fonemleriyle
karşılanmıştır:
sıvar "ağız" (s. 198), doğrusu sıvar < * iigır.
yıvıs "ağaç" (s. 185), doğrusu yıvıs < *fgaç.
-ıve- (uzun ünlüden gelişen ses öbeği) (s. 183), doğrusu -ıva- (ör.:
tıvaDı "4" < *tort).
kavabu "göbek" (s. 183), doğrusu kıvaBa < *kopek.
6. Çuvaşça ı fonemi yerine a ve a kullanılmış:
yavar "ağır" (s. 186), doğrusu yıvır < * iigır.
yıvıs "ağaç" (s. 185), doğrusu yıvıs < *fgaç.
Ünsüz Fonemlerin Gösterimi
Ünsüz gösteriminde yapılmış olan yanlışlar iki noktada toplanabilir.
Birincisi h foneminin gösterimi, ikincisi de ünlülerarası durumda veya r, I, n
ünsüzlerinden sonra bulunan yarı ötürnlü ünsüzlerin yazıya aktarılma
yöntemi.
1. Çuvaşçada b fonemi yoktur. Bir soluk sesi olan h vardır. Yazıda bu
fonem için b, b, h işaretleri kullanılmıştır. Ör.
,§ılah "günah" (s. 180), doğrusu sıllh < *yiiru~ (?)
seneb, sanab "un" (s. 183), doğrusu sınıh < *ün.
yarab "kötü bir ruh" (s. 185), doğrusu yirih < *ıdu~.
uyab "ay" (s. 184), doğrusu uyıh < *iiy.
Bir örnekte -k yerine de -b kullanılmıştır:
talab "düş" (s. 184), doğrusu tizik < *tf11.
2. Ötümsüz ünsüzler, Çuvaşçada iki ünlü arasında veya r, I, n
ünsüzlerinden sonra bulundukları durumlarda yarı ötümıüleşirler. Bu yarı
ötümlüleşme Paasonen' de (1950), ilgili fonemi gösteren işarete çeşitli
eklerneler yapılarak yazıya yansıtılriııştır: -~-, -k- için -g-; -t- için -4-; -piçin
-q-; -s-,için -j-; -s- için -?- ve -ç- için -ç-; -ş- için -J-. Bunun dışında üç
yöntem daha vardır: 1. Ötürnlü biçimi büyük harfle yazmak. Ör. vuDı
"odun" < *otun, kıvaBa "göbek" < *kopek vb.; 2. Ötümsüz biçimi iki kez
yazmak. Ör. tıvattı "4" < *tort, vissi "3" < *f1ç vb.; 3. Modern 
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
Rusça sözlüklerde olduğu gibi ötümsüz biçimi küçük harfle yazmak. Ör.
vllta "olta" < *olta, v'ik'ir "öküz" < *pökür vb.
Gülsevin'in kulandığı yöntem bunların hiçbirine uymuyor. 0, ötürnlü
biçimi küçük harfle yazmıştır. Ancak bu konuda da bir tutarlılık yoktur.
Şöyle ki: v'ik'ir - v'iC'ir "öküz" yerine yanlış olarak vagar (s. 194), yine ylklr
- ylClr "ikiz" yerine yanlış olarak yagar (s. 192) yazılmışken, viCICln -
viçlkln - viçkln "keskin" biçimlerinde yazılması gereken sözcük viçagan (s.
196) biçiminde yazılarak aynı sözcükteki yarı ötürnlü iki ünsüzden birinin
ötürnlü, birinin ötümsüz gösterimi tercih edilmiştir.
Aynı çelişki *-ç-' den gelen -s- foneminin gösteriminde de vardır.
Konuyla ilgili üç örnekte yan ötürnlü -s- ile ilgili üç ayn gösterim vardır:
yüse "acı" (s. 177), doğrusu yüzl, yüsl.
visa "3" (s. 196), doğrusu viZl, vissl, visl.
varza "vuruş, savaş" (s. 195), doğrusu v'irZr, v'irsl.
İkinci örnekteki -s- gösterimi doğrudur.
-t- ve -p-, -ç- ünsüzleri de yarı ötürnlü durumda -D-, -B-, -C- veya -t-,
-p-, -ç- biçimlerinde gösterilmeliyken -d- ve -b-, -c- biçimleri seçilmiştir:
vidan- "yalvarmak" (s. 194), doğrusu vlDln-, vltln-.
yaban- "avunmak" (s. 195), doğrusu y'iBan-, y'ipan-.
vaca "kalça" (s. 195), doğrusu vlCe, vlçe. 
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
2 Halaçça h- = Çuvaşça s- denkliği dışında da belirgin etimoloji yanılgılan vardır. Ör. :
S. 181, not l'de Tü. gece adı, geç- eylemi ile ilişkilendirilmiştir. Tarihsel sesbilgisi
açısından böyle bir birleştirme yapılamaz. Türkçe gece adı, keç- "geçmek" eyleminden değil,
keç adından eski yönelme-kalma eki -e ile türemiştir. Bugün yazı dilinde (Türkiye Türkçesi) her
iki eylem arasında seslik bir aynm yoktur. Ancak hem tarihsel veriler, hem de kapalı ve açık e
fonemleri arasındaki aynmı koruyan veya bu aynmla ilgili seslik izler taşıyan Türk dilleri
gece'nin kapalı uzun e ile kurulmuş keç "geç" adından geldiğini, geç- "geçmek" eyleminin ise
açık kısa e ile kiiç- biçiminden geliştiğini gösterir. Bu konudaki en önemli veriler olarak şunlar
gösterilebilir:
Or. kiçe "gece"; MK klç "geç", klç- "gecikmek", klçe "gece"; NF keç- "gecikmek", keçe
"gece"; Az. geç "geç", gece "gece"; Trkm. gıç "geç", gıce "gece"; Yak. kies "geç", kiehe "gece";
HaL. kleçe, keçe "gece"; Mac. khö (keşo) "geç", khik- (keşik-) "gecikmek" < *keç, *keç-.
Fakat; Or. kiiç- "geçmek"; Uyg., MK, NF kiiç-; Az. geç-; Trkm. kiiç-; Yak. kiis-; HaL. kiiç- ay.
S. 186' daki vuçah "ocağın iki ucundaki çukurlar" sözcüğünün Tatarca uça~ biçiminden
alınmış olduğu taşıdığı -ç- foneminden kolayca anlaşılır. Çuvaşçada birincil ç- yoktur, her
durumda s'ye değişmiştir. Bugün Çuvaşçada bulunan ç ünsüzü ya l, i ünlüleri önündeki t'den
gelişmiştir ya da ödünç bir sözcük içinde yer alır (Az sayıda sözcükte *y- fonemi de ç-' ye
değişmiştir. Bu durum Eski Çuvaşçanın diyalektleriyle ilgilidir. Ör. Çuv. çakan "bir çeşit hasır
otu" = MK, Tat. yiken "hasır yapılan kovalak otu"). Aynı şey Çuvaşça vlCe "kalça" için de
geçerlidir. Çuv. vlCe < Tat. oça "arka, sırt"; MK'da uça "sırt, arka".
S. 193'te Tü. oluk "oluk, yalak" ve HaL. holluk "oluk", Çuvaşça yalak "değirmen oluğu"
ile birleştirilmiştir.
Burada düzeltilmesi gereken üç sorun vardır: Birincisi, Çuvaşça sözcük yalak değil
<: .="" asanen="" c="" er.="" p="" s="" sisna="" sna="" snag="" uv.="">
valak' tır. İkincisi, yazıda belirtildiği gibi sözcük Paasonen'de 272. sayfada, değil 196.
sayfadadır. Üçüncüsü, valak biçimi gerçek Çuvaşça bir sözcük değil, Tatarca ulalç,
"hayvanlara yem konan tekne; oluk; su kabı" sözcüğünden son döneme ait bir
ödünçlernedir. Tü. oluk'un gerçek Çuvaşça karşılığı vulr'dır: (Paas.) yıvıs vulll "ağaç
gövdesi", (Aşm.) vull "ağaç gövdesi"; MK olul5. "oluk, yalak; küçük kayık"; Yak.
uolulç, "göğüs kemiği üzerindeki çukur; elbisenin üzerindeki kesik"; Mac. wilyu [val ü]
"su kabı" < *ölulç,.
s. 194'te ET öz ve özüg "d~re" sözcükleri birleştirilmiş, ögüz sözcüğü de özüg
'ün göçüşmeli biçimi sayılmıştır. MK' da öz "iki dağın arasında bulunan dere" özük
"oyularak havuz yapılan her yer", özük suw "büyük derelerden ayrılan her çay, kol"
biçimleri olmasına karşın ögüz yoktur.
Tekin (1987b: 252 - 253) ögüz biçiminde okunan sözcüğün ü ile okunması
gerektiğini ortaya koymuştur. SUyg. ügüs ve Mo. üyer "ırmak taşması, taşma,
taşkın; sel, dere" verileri eski biçimin ügüz olduğunu gösterir.
5 Macarcada a > i değişimi için başka örnekler de vardır: Slavca yavoru "akçaağaç" > Eski Mac.
*yahor > yohor > ihor vb. (Gombocz 1928: 273).
6 a. l, i fonemleri önünde *y-'nin düştüğü bir diyalekt. Ör.: Mac. ir- [1r-] "yazmak" ve ira
[irö] "yağ" sözcüklerinin alındığı diyalekt.
b. *y- nin korunduğu veya c- olduğu bir diyalekt. Ör.: Mac. gyürü [clirli] "yüzük" ve
gyapyu [capyu] "yapağı" sözcüklerinin alındığı diyalekt.
c. *y-'nin *s- ya da *s- olduğu bir diyalekt. Ör. : Mac. szerü [serli] "yüzük" sözcüğünün
alındığı diyalekt.
7 Rôna-Tas'a göre *s-' li ve *c-' li iki diyalekt vardı. Çünkü:
a. Macarcada *y-'ye karşılık sz- [s-] ve gy- [c-] gibi iki ayrı gösterim vardır (l982b: 135).
b. Çuvaşçadan Ana Permiyan diline geçmiş olan sözcüklerde iki ayrı gösterim vardır:
Siriyan sil "rüzgar" < VB sil fakat, Siriyanjarla "orak" < VB çarla - sarla vb. (1982b: 136).
c. Bugünkü Çuvaşçada da farklı gösterimler vardır. Ör.: *y- > .10- (büyük bir
çoğunlukla): *yel "rüzgar" > Çuv. sil; *yer "yer" > Çuv. sir vb. fakat, *y- > ç- ( çok az
sözcükte): *yeken> Çuv. çakan "saz, hasır otu", Mac. gyekeny [ceken] "sandalye sazı,
kamış"; *yumur> Çuv. çımır ( - sımır) "yumruk"; Mac. gyomor [comor] "mide"
(Ayrıca krş. Gombocz 1912: 76-77, Poppe 1927b: 167, Benzing 1959: 710, Scherner
1977: 12, Sinor 1989: 329-335).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder