11 Kasım 2011 Cuma

KARŞILAŞTIRMALI TÜRK DİLBİLİMİ ÇALIŞMALARINDA ÇUVAŞÇANIN YERİ

http://turkishstudies.net/Makaleler/1235846833_31Y%C4%B1lmaz_Emine.pdf dosyasının html sürümüdür.
G o o g l e taradığı belgelerin otomatik olarak html sürümlerini oluşturur.

KARŞILAŞTIRMALI TÜRK DİLBİLİMİ
ÇALIŞMALARINDA ÇUVAŞÇANIN YERİ
I
SESBİLGİSİ
Emine YILMAZ*
ÖZET
Bir Türk dili ve aynı zamanda bağımsız bir Altay
dili olan Çuvaşça, hem Ana ve İlk Türkçenin hem de Ana
Altayca biçimlerin yeniden kurulması için sesbilgisi,
biçimbilgisi, sözdizimi ve söz varlığı düzeylerinde veriler
sağlar. Bu yazıda, söz konusu verilerden sesbilgisiyle ilgili
olanlar ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Karşılaştırmalı Dilbilim,
Çuvaşça, Sesbilgisi, Ana Türkçe, İlk Türkçe.
THE PLACE OF CHUVASH IN THE COMPARATIVE
TURKISH LINGUISTICS STUDIES
I
PHONETICS
ABSTRACT
Chuvash, which is a Turkic language and also is
an independent Altaic language, provides phonetic,
morphologic and syntactic data for the reconstruction of
Proto-Turkic, Pre-Turkic and Proto-Altaic forms. In this
article, the phonetic data are mentioned.
Key Words: Comparative Linguistics, Chuvash,
Phonetics, Proto-Turkic, Pre-Turkic.
0. Giriş
Bilindiği gibi Çuvaşça, bir Türk dili olmanın yanısıra
bağımsız bir Altay dilidir. Bunun anlamı şudur: Çuvaşçanın ses,
biçim, söz dizimi ve söz varlığı açısından taşıdığı özellikler hem diğer
* Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Öğretim Üyesi. eminey@hacettepe.edu.tr
Page 2
Karşılaştırmalı Türk Dilbilimi Çalışmalarında…
729
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
Altay dilleriyle hem de diğer Türk dilleriyle karşılaştırılabilir ve bu
özellikler Ana Türkçeye veya İlk Türkçe üzerinden Ana Altayca
biçimlere geri götürülebilir. Burada Ana Türkçe ve İlk Türkçe
terimlerinin kullanımları özel bir önem taşır ve öncelikle Türkçe
literatürde bu konuda görülen karışıklık ve belirsizliğe değinmek
gerekir. Batı Türkolojisinde, Ana Türkçe ve İlk Türkçe terimleri
sırasıyla Proto-Turkic ve Pre-Turkic (İngilizce), Urtürkisch ve
Vortürkisch (Almanca) terimleriyle karşılanır. Ana Türkçe, İlk
Türkçeden ayrılan en önemli özelliği r/l sesleri yerine z/ş
bulundurmak olan, Çuvaşça dışındaki bütün Türk dillerinin
götürülebildiği en eski, varsayımsal Türk dil birliğidir. Bundan bir
önceki dönem ise, içinde Çuvaşçanın da yer aldığı, bir r/l dili olan İlk
Türkçedir. Her iki dönem arasındaki diğer farklar ve ayrıntılar için
Tekin 2003‟e bakılabilir. Altay dilleri teorisine göre İlk Türkçe, diğer
Altay dillerinin de (Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece ve belki
Japonca) içinde yer aldığı bir Ana Altay ortak diline gider. Korece ve
Japoncanın Altay dil ailesi içindeki yeri ile ilgili tartışmalar için Choi
2010, Robbeets 2005, Vovin 1994 ve 2009‟a bakılabilir.
Yukarıda, Çuvaşçanın aynı zamanda bağımsız bir Altay dili
olduğuna da değinilmişti. Bunun anlamı da Çuvaşçadaki kimi
özelliklerin diğer Türk dilleriyle değil, ancak diğer Altay dilleriyle
açıklanabilecek olmasıdır. Bu tip özellikler ancak İlk Türkçe ve/veya
Ana Altayca biçimlerin yeniden kurulmasında rol oynar. Türk ve
Altay dillerinin kimi tarihsel ses ve biçim sorunları sadece Çuvaşçanın
sağladığı verilerle çözülebilir. Çuvaşçanın, Ana Altayca biçimlerin
yeniden kurulması için sağladığı veriler başka bir yazının konusudur
ve bu tür veriler için Altay dilleri teorisinin başlangıcındaki önemli
isimlerden Ramstedt (1922 vd.) ve Poppe‟ye (1925, 1926-32, 1927,
1960, 1974 vd.); son dönem çalışmalardan ise Starostin-Dybo-Mudrak
2003, Vovin 2005 ve Dybo-Starostin 2008‟e bakılabilir.
Çuvaşçanın bir Türk dili olarak, Türk dillerinin
karşılaştırılmasında sağladığı veriler ve bunların Ana Türkçe ve İlk
Türkçe biçimlerin yeniden kurulmasında nasıl kullanılabileceği ise bu
çalışmanın asıl konusunu oluşturur.
Çuvaşçanın ses, biçim, sözdizimi ve söz varlığı açısından
diğer Türk dilleriyle arasındaki paralel veya farklı gelişmeler,
Ramstedt ve Poppe‟nin söz konusu çalışmalarında ve bu yazının
sınırları içinde değinemediğimiz daha pek çok çalışmada zaten ortaya
konulmuştu. (Bu anlamdaki daha geniş bir literatür ve tartışmaların
tarihçesi için bk. Ceylan 1997, Yılmaz 2002). Bu nedenle, bu
çalışmada, çok sayıdaki benzer veya farklı özellik sıralanmayacak,
karşılaştırmalı Türk dili çalışmalarında ortaya çıkan kimi sorunların
Page 3
730
Emine YILMAZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
çözümünde Çuvaşçanın ne tür çözümler sunacağı üzerinde
yoğunlaşılacaktır. Yani sadece tartışılmış veya tartışılmakta olan
konularda Çuvaşçanın rolü üzerinde durulacaktır. Bu yazı,
karşılaştırmalı dilbilimin her alanında doğal olarak görülebilecek bu
özelliklerden sadece sesbilgisi ile ilgili olanlarla sınırlandırılmıştır.
1. Ünlü Niceliğinin Sesbirim Olarak Belirlenmesinde
Çuvaşça
Eski ve yeni Türk dillerinde bir sesbirim olarak ünlü
uzunluğunun varlığı 19. yüzyılın ortalarından beri bilinmektedir. Bu
uzunlukların birincil olup olmadığı konusu, hem batıda hem de daha
sonra Türkiye Türkolojisinde uzun tartışmalara neden olmuşsa da
Yakutça, Türkmence, Halaçça gibi, çok farklı coğrafyalardaki Türk
dillerinde, aynı köklerde rastlanan uzunluklar, araştırmacıları bu
uzunlukların Ana Türkçeden kaynaklandığı görüşüne götürmüştür.
Örneğin Trkm. gāş, Yak. ħās, Halç. kāaş <*kāş “kaş”; Trkm. ôt, Yak. uot, Halç. hūot <*hōt “ateş”; Trkm. gȫk, Yak. küöħ, Halç. káek <*kȫk “gök” vb. Ünlülerinin niceliğiyle ayrılan en küçük karşıt çiftlerin varlığı da bu uzunluğun Ana Türkçede bir sesbirim olduğunu kanıtlar: āç “acıkmış”/aç- “açmak”; ēr- “erişmek”/er “erkek” vb. Konuyla ilgili tartışma ve veriler için, birincil uzun ünlüler konusuna Türkiye‟den en çok katkıyı yapmış olan Talat Tekin‟in Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler adlı kitabına bakılabilir. İlk Türkçe ve Ana Türkçenin ünlü uzunluğu, çağdaş Türk dillerinde her zaman bu biçimiyle korunmamış, pek çok dil ve diyalektte de özel ses gelişmelerine neden olmuştur. Çuvaşça, bu ikinci gruptaki diller içinde en ilginç olanıdır. Kök hecede birincil olarak uzun ünlü bulunduran sözcüklerin büyük çoğunluğunda, kurallı ses gelişmeleriyle açıklanamayacak özel değişmeler ortaya çıkmıştır. Bu değişimlerin belli başlı olanları şöyle gösterilebilir: Dağınık s>ş ve t>ç Değişimleri:
Birincil s ve t ünsüzleri Çuvaşçada her durumda genel olarak
korunmuş (ses=sasǐ, sekiz=sakǐr; toprak=tǐpra, otuz=vǐtǐr vb.) fakat
ı/i ünlüleri önünde sırasıyla ş ve ç olmuşlardır (sil-= şǐl-, sırça=şǐrśa;
tiz “diz”=çĩr, tırŋak= çĩrne vb.). Ancak kimi Çuvaşça sözcüklerde, ı/i
ünlüleri önünde bulunmayan s ve t seslerinin de ş ve ç‟ye değiştiği
görülür. Bu durum ancak, uzun bir ünlünün ikiseslileşmesi sonucu
ortaya çıkan i sesi önünde gerçekleşebilir. Yani;
Çuv. şurǐ “beyaz”<*siarıg<*sârıg “sarı”, Mac. sár [şâr] “sarı” <*siar<*sâr, Mac. sár [şâr] “çamur, bataklık” <*tial <*tâl=MK tâş “taş”, Trkm. dâş, Yak. tâs, Halç. tâaş=Mo. çilagun. Örneklerde görüldüğü gibi, ia ikiseslisine değiştiği için İlk Türkçe ve Ana Türkçe biçimleri *â olarak tasarlanan kök hece ünlüleri, hem eski Çuvaşçadan Macarcaya girmiş sözcüklerde, hem de uzunlukları koruyan Türkmence, Yakutça, Halaçça gibi dillerde de uzun ünlülere veya ikiseslilere denk gelmektedir. Çuvaşçada az sayıda sözcükte görülen söz başı k->y-
değişimi ise ancak dolaylı olarak uzun ünlülerle ilgili olabilir. Sadece
Çuvaşçada görülen bu özel değişme için literatürde çok sayıda
açıklama bulunur (bk. Ceylan 1997: 24-28). Bunlardan biri de
Poppe’nin bu gelişmeyi s>ş ve t>ç değişmeleriyle paralel görmesidir
(1926-32: 71). Ancak s>ş ve t>ç değişmeleri birincil ı/i sesleri ve *ia
ikiseslisi önünde, hem ön hem de iç seste gerçekleşmiştir ve istisnası
çok az olan ses olaylarıdır. *k->y- değişimi ise yalnız ön seste ve çok
az sayıda sözcükte gerçekleşmiştir. Üstelik kök heceleri uzun ünlü ile
kurulmuş pek çok Çuvaşça sözcükte *k->y-
değişimi
gerçekleşmemiştir: Çuv. hupǐ “kapak” <*kâpak, krş. Trkm. gâbak gibi. Buna karşılık kısa ünlüden önce *k->y- değişimi görülebilir:
Çuv. yǐvǐ “koyu” <*koyug vb. Bu konuda Adamović’in açıklaması daha doyurucu görünür. Yani birincil *k- sesi sızıcılaşarak h- üzerinden düşmüş ve ünlüyle başlayan diğer Çuvaşça sözcüklerin çoğunda olduğu gibi kendisinden önce bir ünsüz türetmiştir (1989: 180-182). Bu sızıcılaşma için Volga Bulgarcasında da kanıtlar vardır (bk. Tekin 1988). Yani; Çuv. yun “kan” <*yan <*ian <*ân <*kân = MK kân, Trkm. gân, Yak. ħân, Halç. kâ a n ay. Çuvaşçada *k->y- değişimi ile görülen kökler, yǐvǐ
“koyu”<*koyug dışında, birincil düz ünlülerle kurulmuş oldukları için başta y- türemesi de anlaşılır bir durumdur. Doğal olarak bu köklerin bir bölümü birincil uzun ünlülüdür ve y- türemesi bununla da ilişkilendirilir. Kök Hecede Üçseslileşme: Çuvaşçanın en tipik ses değişmelerinden biri de Genel Türkçedeki bazı kök hece ö ünlülerine karşılık ǐva üçseslisini bulundurmasıdır: Çuv. kǐvak “gök, mavi” <*kȫk, Mac. kék [kēk] “mavi”=MK Page 5 732 Emine YILMAZ Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/4 Fall 2010 kȫk, Trkm. gȫk “mavi, yeşil; gök”, Yak. küöħ “yeşil, mavi”, Halç. ká e k “yeşil”. Çuv. tǐvattǐ “dört”<*tȫrt=MK tȫrt, Trkm. dȫrt, Yak. tüört ay. Örneklerde görüldüğü gibi ǐva üçseslisi ancak birincil bir uzun *ȫ ünlüsünden gelişebilir ve uzunluğu koruyan Türk dillerinde uzun biçimlere veya Halaççada ve Yakutçada olduğu gibi ikiseslilere denk gelir. Öndamaksıllaşma: Dillerde, uzunluğun yol açtığı ses değişmelerinden birinin de öndamaksıllaşma olduğu bilinmektedir. Çuvaşçada, öndamaksıllaş- maya uğramış pek çok sözcüğün kök hece ünlüsüne, uzunluğu koruyan Türk dillerinde uzun ünlüler denk gelir: Çuv. hĩr <*kîr=MK kîz, Trkm. gîz, Yak. kîs ay. Çuv. yüś- “ekşimek, acımak” <*âçı-=MK âçı- “ekşimek, acımak”, Trkm. âca-, Halç. hâ a çug “acı”. Çuv. yĩnĩ “kın” <*kîn=Trkm. gîn, Yak. kîn. Söz Başında Ünsüz Türemesi: Çuvaşçada çok sık rastlanan y- ve v- ön türemeleri, genel kanının aksine, ünlü uzunluğu açısından sağlam ölçütler değillerdir. Dillerde ünsüz türemesinin nedenlerinden biri ünlü uzunluğu olsa da, Çuvaşçada, uzunluktan bağımsız olarak düz ünlülerden önce genellikle y-, yuvarlak ünlülerden önce de genellikle v- türer. Ancak aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi, kendisinden önce y-/v- türeten çok sayıda kök hece ünlüsü aynı zamanda diğer Türk dillerinde uzun ünlülere veya yine uzunluktan kaynaklanan ikiz ünsüzlere denk gelir: Çuv. yus “kakım”<*âs=MK âs, âz, Trkm. âs “kertenkele”, Yak. âs “beyaz, kır”. Çuv. yĩkĩr “ikiz” <*ė̄kir=MK ikkiz, Trkm. ekkiz ay. Çuv. vıś- “acıkmak”<*ôç- <*âç-=MK âç “aç”, âç- “acıkmak”, Trkm. âç, âcık-, Yak. âs “açlık”, âs- “açlık çekmek”, Halç. â a çu- “acıkmak”. Çuv. var “orta, merkez”<*ǐvar<*ȫr=MK ȫz “öz, kendi”, Trkm. ȫz, Yak. üös “ağacın özü”. Çuvaşçada y- ve v- ön türemeleriyle görülen bu tip örnekler ancak uzunluğu koruyan Türk dillerinde de uzun ünlülere denk Page 6 Karşılaştırmalı Türk Dilbilimi Çalışmalarında… 733 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/4 Fall 2010 geliyorlarsa uzunluk için kanıt olarak kullanılabilirler. Söz Sonunda Ünlü Türemesi: Uzunluğun Çuvaşçada yol açtığı yaygın ses değişmelerinden biri de çok sayıda söz sonu ünlü türemesidir: Çuv. külĩ “göl” <*kȫl=MK kȫl, Trkm. gȫl, Yak. küöl ay. Çuv. sulǐ “sal” <*sâl, Mac. szál [sâl] “sal” <*ôn=MK, Trkm. ôn, Yak. uon. Ünsüz İkizleşmesi: Ünsüz uzaması olarak da adlandırılabilecek bu ses olayı, açık hecedeki uzun ünlünün, ünsüzle başlayan bir sonraki hecenin ünsüzünü ikizleştirmesidir. Yani ünlü kısalırken uzunluk ünsüze aktarılmış olur. Bütün Türk dillerinde dağınık olarak izlenebilen bu ses olayına Çuvaşçada da çok sık rastlanır ve ikizleşmelerin büyük bir çoğunluğu uzun ünlü komşuluğunda gerçekleşmiştir: Çuv. ikkĩ “iki”<*ė ki = MK iki, ikki, Yak. ekki, ikki. Çuv. pĩrre “bir”<*bár = MK, Trkm., Yak. bár. Çuv. śiççĩ “yedi”<*yė̄ti = Az. yëddi, Yak. sette. Uzunluk İçin Macarcadaki Eski Çuvaşça Sözcüklerin Tanıklığı: Çuvaşçanın söz varlığı, Çuvaşların ilişki için bulundukları komşu Kıpçak grubu Türk dilleri ve Fin-Ugor dillerinin yoğun etkisi altındadır. Ayrıca Çuvaşların geçmişte İranlılarla olan ticari ilişkileri sonucu, dillerinde çok sayıda Farsça ve Arapça sözcük de bulunur. Bu etkiler altında Eski Çuvaşça/Bulgarcaya ait çok sayıda Türkçe kökenli sözcük kullanımdan düşmüştür. Ancak bu sözcüklerin bir bölümü Çuvaş/Bulgarların Macarlarla ilişkisi döneminde Macarcaya geçmiş ve bugüne kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir1. Macarcadaki bu en eski 1Bugün Macarcada Türk dillerinden alınmış sözcüklere ait üç katman bulunmaktadır. İlki yani en eskisi, Kuban Bulgarcasından alındığı düşünülen üç yüz kadar sözcüğün oluşturduğu katmandır. Bunlar Çuvaş/Bulgar tipi bir dilden alındıklarını gösteren izler taşırlar. Yani z/ş yerine r/l bulundururlar. Ancak bu ilişkinin ne zaman ve nerede gerçekleştiği, ne kadar sürdüğü konusu kesin değildir ve literatürde farklı görüşler bulunur. Ancak 1000 yılında önce ve Karadeniz‟in kuzeyinde gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bu sözcüklerle ilgili ilk geniş çalışma Gombocz tarafından yapılmıştır (1912). Macar literatüründe konuyla ilgili çok sayıda makale de bulunur. Bu konudaki araştırmaların tümünü bir araya toplayan bir çalışma, A. Róna- Page 7 734 Emine YILMAZ Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 5/4 Fall 2010 Çuvaşça/Bulgarca sözcüklerde bulunan kök hece uzunluklarının hala korunduğu görülür. Gombocz‟ta yer alan çok sayıda örnekten bazıları şunlardır: Mac. béka [bçka] “kurbağa” git-, *bė̄l>bál, *kė̄çe>gáce vb. Yakutçada ise açık e sesi
düzenli olarak e ile karşılandığı halde kısa ė sesi i ile, uzun ė̄ sesi de á
veya ie ikiseslisi ile karşılanır ancak aykırı gelişmeler de çoktur:
*ėşid->ihit-, *yėr>sir, *bė̄r->bier- “vermek”, *kė̄çe>kiehe vb.
Aynı karışıklık Çuvaşçada da bulunur. Genel kural olarak
Ana Türkçenin kök hecedeki açık e sesi Çuvaşçada a ünlüsüne, i
ünlüsü de daha kısa ĩ ünlüsüne denk gelir: sekiz=sakǐr, keç-=kaś-, til-
=çĩl- “dilimlemek”, inek=ĩne vb. Ancak literatürde kapalı e kökleri
olarak tartışılan, eski ve yeni Türk dillerinde e~i alternasyonu gösteren
bir grup kök hece ünlüsü Çuvaşçada i~ĩ ile karşılanır. Bu tip köklerin
bir bölümünü Azeri, Türkmence ve Yakutça biçimlerle
karşılaştırdığımızda kapalı e sesi için kanıt oluşturabilecekleri görülür:
Çuv. ir “erken”, Az. ër, Trkm. ár, Yak. er.
Çuv. itle-, ilt- “işitmek”, Az. ëşit-, Yak. ihit-.
Çuv. pil-ĩk “bel”, Az. bël, Yak. bál, Trkm. bál.
Çuv. pil-lĩk “beş”, Az. bëş, Trkm. bēş, Yak. bies.
Çuv. śi- “yemek”, Az. yë-, Trkm. á-, iy-, Yak. sie-.
Çuv. śil “yel”, Az. yël, Trkm. yel, Yak. sillie.
Çuv. śĩr “yer”, Az. yër, Trkm. yer, Yak. sir.
Page 9
736
Emine YILMAZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
Çuv. śit- “yetmek, erişmek”, Az. yët-, Trkm. yet-, Yak. sit-.
Çuv. śitmĩl “yetmiş”, Az. yëtmiş, Trkm. yetmiş.
Çuv. yikĩr “ikiz”, Az. ëkiz, Trkm. ekkiz fakat iki, Yak. ikki,
ekki.
Macarcadaki eski Bulgarca alıntılarda da bu açıdan aynı
karışıklığın gözlenmesi ilginçtir. Gombocz, Macarcadaki Bulgar
Türkçesi alıntıları incelediği çalışmasında, Macarcadaki ünlüleri
nitelik açısından açıklamanın kolay olmadığına dikkat çeker. Ana
Macarcada açık ve kapalı olmak üzere iki uzun e sesi bulunduğunu,
yazıtların ve diyalektlerin tanıklığıyla her iki uzun e sesinin
ayrılabildiğini belirtir (1912: 155):
Uzun kapalı e ile: Mac. bér “bedel, değer”= GT ver-; Mac.
ér “değmek” = GT er- “ulaşmak”; Mac. kép “biçim, form” =GT kep,
kip; Mac. késik, késő “durmak, tereddüt etmek”= GT keç-
“gecikmek”.
Uzun açık e ile: Mac. szél “rüzgar”= GT yel; Mac. szék =
GT seki; Mac. csécs “çiçek”= GT çeçek.
Gombocz’un listesindeki kapalı ve açık e örnekleri, szél
“rüzgar” dışında, Türk dillerindeki duruma uygundur. Németh,
Macarcadaki Türkçe alıntılarda, kök hecedeki açık ve kapalı e
seslerini incelediği yazısında, Gombocz’un tespitini bir adım ileriye
taşır ve Macarcada uzun kapalı e yanında, ö ile gösterilen kısa kapalı
bir e sesinin de varlığına işaret eder: Mac. bölcső “beşik” = GT beşik;
Mac. szök-ik “sıçramak, dansetmek” = GT sek- vd. (1939: 528-529).
Németh ilginç bir tespit olarak, Macarcadaki uzun kapalı e
sesine Çuvaşçada a, kısa kapalı e sesine de i ünlüsünün denk geldiğini
söyler (1939: 529). Ancak verdiği örnekler çoğu durumda bu yargıyı
doğrulamaz. Örneğin, Mac. bér “bedel, değer”, Çuv. paru “vergi”
<*bė̄r- “vermek”; Mac. szök-ik “sıçramak”, Çuv. sik-
“sekmek”<*sėk- örnekleri yargısına uygunsa da, Macarca érdem
“ücret, kazanç”= Çuv. ar “erkek” denkliği kapalı uzun e sesine değil
açık kısa e sesine gider.
Sonuç olarak, Gombocz ve Németh’in örneklerinden,
birincil açık ve kapalı e seslerinin Macarcadaki görünümlerine dair
kurallar çıkarmak kolay değilse de, bu özellik zaten kapalı e sesinin
Türk dillerindeki görünümüyle uyum içindedir.
3. Birincil k/g Ünsüzlerinin Belirlenmesinde Çuvaşça
Bilindiği gibi Türk dillerinde k~g alternasyonu gösteren kimi
Page 10
Karşılaştırmalı Türk Dilbilimi Çalışmalarında…
737
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
durumlarda birincil sesin ötümlü mü ötümsüz mü olduğunu belirlemek
her zaman kolay değildir. Çuvaşçada, söz içi ünsüz komşuluğunda ve
söz sonu durumdaki k/g ünsüzlerinin gelişmesi, birincil ünsüzün
niteliğini belirlemekte yardımcı olabilir.
Söz İçi, Ünsüz Komşuluğunda k/g:
Genel Türkçede r, l ünsüzleri komşuluğunda görülen -g-
sesine Çuvaşçada bir -h- sesi denk gelir. İlk Türkçe -g- sesi Çuvaşçada
ya düşmüş ya da v sesine değişmiş olduğundan Çuvaşça -h- = Genel
Türkçe -g- durumunda İlk Türkçe ve Ana Türkçe ses *-k- olarak
tasarlanmalıdır. Art ünlüler komşuluğundaki *k sesinin Çuvaşçadaki
düzenli karşılığı h sesidir. Moğolcada bu durumlarda *k ünsüzünün
bulunması da birincil sesin g değil k olması gerektiğini gösterir.
Çuv. hǐlha “kulak” <*kulka = Orh. kulkak, Uyg. kulgak, Tat.
kǔlak, TT kulak, Yak. kulgaħ = Mo. kulki “kulak kiri”, Bury. ħulħa
ay.
Çuv. hĩrhi, hĩrhü “kukumav” <*kırkuy=MK kırguy, karguy,
karkuy, kırkuy “atmaca”, Tat. kırgıy “vahşi”, Kzk. kırgıy “bozdoğan”,
Kırg. kırgıy “bir tür atmaca”.
Çuv.
pǐlhan-
“bulanmak” <*bulkan-=Uyg. bulga-
“karıştırmak”, MK bulga-, bulgan-, Tat. bǔlga-, TT bula-, bulan-.
Çuv. śǐrha “yorga, eşkin (at için)” <*yorka; MK yorıga
“eşkin”, Çağ. yorga, Tat. yurga, Trkm. yorga.
Genel Türkçede ise, birincil *-k- sesinin Ana Türkçe
döneminden başlayarak özellikle r ve l ünsüzleri komşuluğunda
bulunduğu bazı durumlarda ötümlüleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Söz Sonu Durumda k/g:
Çuvaşçada, söz sonu -g sesinin düzenli olarak düşmesi
yanında, Genel Türkçede, söz sonunda -k‟ye denk gelen ses de sıklıkla
düşmüştür. İki ve daha çok heceli sözcüklerin sonunda, art ve ön
ünlüler komşuluğunda gerçekleşen, ilk bakışta *-k yitimi gibi görülen
bu ses olayı da sadece Çuvaşçaya özgüdür:
Çuv. atǐ “ayakkabı”<*etük = MK etük, etik “çizme”, Trkm.
ēdik.
Çuv. ine “inek”<*inek = GT inek.
Çuv. pırśa “burçak” = GT burçak; Mac. borsó
“burçak”<*burçak.
Çuv. purış “porsuk”<*purşı<*borsık = GT porsuk; Mac.
Page 11
738
Emine YILMAZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
borz “porsuk”
Örneklerde görüldüğü gibi, *-k yitimine Macarcadaki
Türkçe alıntılarda da rastlanır. Ancak bugünkü Çuvaşçada olduğu gibi
Macarcadaki Türkçe sözcüklerde bu ünsüz korunmuş da olabilir:
Mac. tyúk “tavuk”
MK takagu.
Mac. kölyök “genç köpek”
“deve yavrusu”.
Söz sonundaki bütün *-k seslerinin Çuvaşça ve Macarcada
düşmüş olması durumunda, Çuvaşçada, erken bir tarihte *-g ve *-k
sesbirimleri arasındaki zıtlığın kaybolduğu ve aynı gelişmeyi
gösterdikleri düşünülebilirdi. Ancak hem Çuvaşçada, hem Macarcada
*-k sesini koruyan örnekler bu açıklamayı yetersiz kılar. Burada başka
bir çözüm düşünülebilir. Çuvaşçadaki *-k yitimi olayı, *-g sesinin
yitimi ile bağlantılı görünmektedir. Yani Çuvaşça ve Macarcada *-k
varsa birincil *-k, yoksa birincil *-g söz konusudur.
Böyle bir olasılık Róna-Tas (l97l: 389-399) tarafından
tartışılmıştır. Róna-Tas, bir dizi *-k ve *-g‟li sözcüğün Genel Türkçe,
Çuvaşça ve Moğolca biçimlerini karşılaştırmıştır. Róna-Tas,
Moğolcada, söz sonunda ötümsüz gırtlak ünsüzü bulunmayışı
nedeniyle, Türkçede söz sonunda ötümlü ya da ötümsüz gırtlak
ünsüzleriyle bulundukları halde Moğolcada söz konusu ünsüzlerden
sonra bir ünlü ile bulunan sözcükleri ele almıştır. Moğolca, bu
durumda birincil ötümlü-ötümsüz karşıtlığını korumaktadır. Örneğin,
GT kök “gök; mavi”=Mo. köke. Vardığı sonuç şudur: r/z ve ş/l
durumunda olduğu gibi yine Çuvaşça ve Moğolca Genel Türkçeye
karşı ortak bir tavır göstermektedir:
l. Genel Türkçe -k= Çuvaşça -h/-k = Moğolca -k.
2. Genel Türkçe -k = Çuvaşça ø = Moğolca -g.
Yani ilk durumda birincil ses *-k, ikinci durumda ise *-g‟dir.
Çuvaşça-Türkçe-Moğolca arasında, söz konusu sesleri karşılaştırmada
kullanılabilecek ortak sözcük sayısı az olsa da, Türk dillerinde söz
sonu k/g gırtlak ünsüzlerinin niteliğini belirlemek için Çuvaşça önemli
ipuçları taşır.
KISALTMALAR:
Bulg. Bulgarca
Bury.: Buryatça
Çağ.: Çağatayca
Page 12
Karşılaştırmalı Türk Dilbilimi Çalışmalarında…
739
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
Çuv.: Çuvaşça
GT: Genel Türkçe
Halç.: Halaçça
Kırg.: Kırgızca
Kzk.: Kazakça
Mac.: Macarca
Mo.: Moğolca
MK: Mahmut Kaşgarlı
Orh.: Orhon Türkçesi
Tat.: Tatarca
Trkm.: Türkmence
TT: Türkiye Türkçesi
Uyg.: Uygurca
Yak.: Yakutça
KAYNAKÇA
ADAMOVİĆ, Milan, “Fragen der tschuwaschischen Lautgeschichte”,
CAJ 33 (1989), s. 161-192.
CEYLAN, Emine, Çuvaşça Çok Zamanlı Ses Bilgisi, TDK, Ankara
1997.
CHOİ Han-Woo, Türkçe, Korece, Moğolca ve Mançu-Tunguzcanın
Karşılaştırmalı Ses ve Biçim Bilgisi, TDK, Ankara 2010.
DYBO, Anna, G. S. Starostin, “In Defense of the Comparative
Method, or The End of the Vovin Controversy”, Aspects of
Comparative Linguistics 3, RSUH Publishers, Moscow
2008, s. 119-258,
GOMBOCZ, Zoltán, Die bulgarisch-türkischen Lehnwörter in der
ungarischen Sprache, MSFOu 30, Helsinki 1912
NÉMETH, Gyula, “Zur Kenntnis des geschlossenen e im
Türkischen”, KCsA I (1939), s. 515-531.
NÉMETH, Gyula, “Zu den E-Lauten im Türkischen”, StO XXVIII-14
(1964), s. 1-19.
Page 13
740
Emine YILMAZ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
POPPE, Nikolaus, “Türkisch-tschuwassische vergleichende Studien”,
Islamica I, (1925), s. 409-427.
POPPE, Nikolaus, “Die tschuwassische Sprache in ihrem Verhältnis
zu den Türksprachen”, KCsA II (1926-32), s. 65-83.
POPPE, Nikolaus, “Die türkischen Lehnwörter im Tschuwassischen”,
UJb 7 (1927), s. 151-167.
POPPE, Nikolaus, Vergleichende Grammatik der altaischen
Sprachen, Teil 1, Vergleichende Lautlehre, Otto
Harrassowitz, Wiesbaden 1960.
POPPE, Nikolaus, “Zur Stellung des Tschuwaschischen”, CAJ 18
(1974), s. 135-147.
RADLOFF, Wilhelm, Die alttürkischen Inschriften der Mongolei,
Neue Folge, Gedrukt auf Verfügung der Kaiserlichen
Akademie der Wissenschaften, St. Petersburg 1897.
RAMSTEDT, Gustav J., “Zur frage nach der stellung des
tschuwassischen”, JSFOu 38/3 (1922), s. 3-34.
ROBBEETS, Martine Irma, Is Japanese Related to Korean, Tungusic,
Mongolic and Turkic?, Harrassowitz, Wiesbaden 2005.
RÓNA-TAS, Andras, “On the Chuvash Guttural Stops in the Final
Position”, L. Ligeti (ed.) Studia Turcica, Bibliotheca
Orientalis Hungarica 17, Budapest 1971, s. 389-399.
STAROSTİN, G. Sergei, Anna V. Dybo, Oleg Mudrak, Etymological
Dictionary of the Altaic Languages, E. J. Brill, Leiden-
Boston 2003.
TEKİN, Talat, Volga Bulgar Kitabeleri ve Volga Bulgarcası, TDK,
Ankara 1988.
TEKİN, Talat, Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, Simurg, Ankara
1995.
TEKİN, Talat, “Altay Dilleri Teorisi”, E. Yılmaz, N. Demir (Haz.]
Makaleler I, Altayistik, Grafiker, Ankara 2003, 73-86.
THOMSEN, Kaare, “The closed e in Turkish“, AO (Copenhagen)
XXII (1957), s. 150-153.
THOMSEN, Vilhelm, “Une lettre méconnue des Inscriptions de
l’Iénissei”, JSFOu XXX-4 (1913), s. 1-9.
THOMSEN, Vilhelm, Inscriptions de l’Orkhon dechiffrées, MSFOu 5,
Imprimerie de la Societé de Littérature Finnoise, Helsingfors
1896.
Page 14
Karşılaştırmalı Türk Dilbilimi Çalışmalarında…
741
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 5/4 Fall 2010
VOVİN, Alexander, “Genetic Affiliation of Japanese and
Methodology of Linguistics Comparison”, JSFOu 85
81994), s. 21-40.
VOVİN, Alexander, “The End of the Altaic Controversy”, CAJ 49/1
(2005), s. 71-132.
VOVİN, Alexander, “Japanese, Korean, and Other „Non-Altaic‟
Languages”, CAJ 53/1 (2009), s. 105-150.
YILMAZ, Emine, Çuvaşça Çok Zamanlı Morfoloji, Grafiker, Ankara
2002.
YILMAZ, Emine, “Ana Türkçede Kapalı e Ünlüsü”, László Károly,
N. Demir, E. Yılmaz, Turcology in Turkey, Selected Papers,
Studia Uralo-Altaica 47, Szeged 2007, s. 521-539.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder